22 Ekim 2008 Çarşamba

Herşeye Rağmen Hayat Güzeldir

Çocukluğuna geri dönmek için bir fırsat verseler, o günlere geri dönmek ister miydin? Tek derdinin geçen gün önünden geçerken gördüğün oyuncakçıdaki sindi bebek olan günlere... Bir elinde lolipop sabahtan akşama kadar koşuşturup saklambaç oynayıp ip atladığın, güneşten yanıp tanınamayacak hale geldiğin günlere.. Gerçekten içten güldüğün, ağlamayı hiç düşünmediğin, herşeyin pembe ya da mavi olduğu günlere.. Yıllar geçti, renkler değişti. Bir zamanlar koşuşturduğun, uçurtma uçurduğun alanlar yok artık, hiçbirşey eskisi gibi değil. Pembe ve mavi çocukluk anılarında kaldı ve yerini siyahlar aldı. Herşey insan için. Acılar insanı olgunlaştırıyor. Siyahı daha çok seviyorsun çünkü seni anlatıyor sanki... Gülmüyorsun, konuşmuyorsun, paylaşmıyorsun, hep içine atıyorsun. Karanlık dünyanda, tüm ışıklara rağmen karanlıkta kalmayı istiyorsun. Aydınlığı değil, karanlığı seviyorsun. Peki ya karanlık kimi seviyor? Senin ve benim gibi tüm ışıklara rağmen ona sadık kalanları seviyor. Biliyor ki tüm güzelliklere rağmen biz karanlığı seviyoruz. Ona o kadar alışıyoruz ki, adeta göremiyoruz, kör oluyoruz sanki.. Yaşamdaki güzellikleri göremeyecek kadar kör.
Kim bilir belki de bizi o karanlıktan kurtaracak ve yeniden görmemizi sağlayacak birini bekliyoruz. Bir mucize bekliyoruz belki de. Peki niye kendi mucizemizi kendimiz yaratmıyor, siyahı terkedip maviye ve pembeye geri dönemiyoruz.
Var mısın el ele mavi ve pembe bir hayat için...
Duygu'dan...
12 Şubat 2005, televizyon odasında...

Hiç yorum yok: