“Merhaba” dedi Sebastian.
Buz gibi soğuktu sesi; dudaklarının arasından havaya fırladı harfler ve çarptı yeryüzüne; rüyasında betona düşen dişleri kadar kimsesiz kaldılar. Bundan daha fazla konuşmayı dilemedi hiç kimse. Birbirlerine baktılar; biri dudağını ısırıyordu, biri ellerini saklıyordu. İkisinin de gözlerinde kımıldayan merak çıplak bir gölge bırakıyordu yüzlerinde.
Başı önünde yürüdü Portella, kulubesine dönen uysal bir köpek gibi; ağır ağır. Sebastian da peşinden gitti; bir sürüye dahil olmanın körleşen coşkusu dalgalanıyordu içinde. Gitmenin pek çok halleri vardı, hep yeniden öğrenilirdi; ama dönmek hep aynıydı, tekti. Yol bildiğiniz yoldu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder